5 Mart 2010 Cuma

AFYON’DA TARAFSIZ OLMAK VE KAMUOYU YARATMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Mimesis Web sitesi için kaleme alınmıştır.

Bir eğitimci olarak sonuçlarını çok yakından gözlemlediğim bir sorundan söz edeceğim: Gençlerin hayatı çelişkileri ile çok yönlü bir biçimde algılama yetisini körelten bir kalıpçılık. Biz buna kısaca ezbercilik deriz, bu yaklaşımı eleştirir yerden yere vurur ama zihinsel süreçlerimiz üzerindeki etkilerini çok da fark etmeden yaşamımızı sürdürür dururuz. Türkiye’de uzun yıllar Brecht’in tiyatrosunun kaba bir ajit-prop olarak algılanmaya devam etmesini “diyalektik” adı verilen ve modern Batı düşüncesinin temel yapıtaşı olan bir mefhuma yeterince vakıf olamamıza bağlamak gerekir.

Bu kısa girişten sonra asıl konuya gelelim: Bilindiği gibi geçtiğimiz haftalarda Türkiye Tiyatrolar Birliği’nden (TTB) bir grup tiyatrocu Afyon’u ziyaret ettiler. Gerekçe birkaç ay önce şehir tiyatrosunda yaşanan ve basına da yansıyan bazı gelişmelerdi: Belediye kendi bünyesindeki tiyatronun yıllardır eğitmenliğini yapan bazı tiyatrocuların işine son vermiş ve tiyatronun faaliyetlerini durdurmuştu. Ardından belediye kaynaklı bir başka açıklama geldi: Belediye yetkilileri sadece profesyonel tiyatrocular ile yollarını ayırdıklarını ama tiyatronun faaliyetlerini durdurmak gibi bir niyetleri olmadığını belirtiyorlardı. Söylendiğine göre gönüllü olarak çalışan farklı bir kadro ile yollarına devam edeceklerdi. Bu arada kimi TTB üyelerine kişisel mailler gönderiliyor ve geçmişte kendilerine sahne kullanma olanağı verilmeyen pek çok tiyatrocunun oluşan yeni yapılanma sayesinde belediye olanaklarından yararlanmaya başladıklarını belirtiyorlardı. TTB kendi içinde yaptığı değerlendirmelerde durum hakkında net bir görüş oluşturamamasına rağmen konuya ilişkin bir bildiri yayınlayarak belediyenin tavrını kınamayı tercih etmiş ve belediyeyi eğer gerçekten haklı olduğunu düşünüyorsa TTB’ye bir randevu vermeye davet etmişti.

Sonuçta hem belediye, hem de şehirde bulunan tiyatrocularla haberleşilerek söz konusu ziyaret gecikmeli de olsa gerçekleştirildi. Şunu en baştan belirtmek gerekir ki ziyereti gerçekleştiren TTB üyelerinin hedefi yaşanan gerçekliği tüm yönleriyle anlamaya ve olabildiğince çok kişiyi dinleyerek bir kanaat oluşturmaya çalışmaktı. Sonuçta ziyaret sonrası yayınlanan bildiri de bunu açıkça ortaya koyuyordu: Afyon’daki tiyatrocular, sonuçta şehirdeki tiyatro ortamına zarar veren çatışmacı yönelilerini terk ederek ortak bir akıl inşa etmeye davet ediliyorlardı.

TTB’nin yaptığı ziyaret, son dönemlerde tiyatro alanındaki örgütsüzlüğü yok etmek amacıyla gerçekleştirilen bir dizi girişimin sonuçlarından birisiydi ve bu şekilde yorumlanmalıydı. Ama olayları çelişkileriyle birlikte anlama ve açıklama konusundaki toplumsal zaafımız burada da kendisini gösterdi. Önce belediye bu ziyareti kendilerine verilen bir destek olarak göstermeye çalıştı. Ardından işten çıkarılan Ali Çakalgöz ve Sultan ÖrenkayaTTB’yi kendilerine açık destek vermediği için eleştirdiler. Belediyenin oluşturduğu yeni yapılanmada rol alan diğer tiyatrocular da gönderdikleri kişisel maillerle TTB heyetini şehrin gerçeklerini anlayamamakla suçladılar. Olayın taraflarının, TTB’nin tarafsız biçimde yaptığı ziyareti kendilerine dönük bir destek ziyareti olarak görmek istemeleri anlaşılabilir bir şeydir ama TTB’nin tarafsızlığını korumak istemesi ve bunu açıkça vurgulaması da anlaşılabilir olmalıdır. Eğer bu durum ısrarla anlaşılmak istenmiyorsa bu TTB’nin sorunu değildir. Kamuoyu yazılı olarak yapılan açıklamaları okuyarak kendi kanaatini oluşturabilecektir.

Şimdi yazının girişindeki gereksizmiş gibi görünen felsefe dersine geliyoruz. Peki kamusal yayıncılık yaptığını iddia eden kişiler için aynı değerlendirmeyi yapabilir miyiz? Onlardan beklediğimiz olayın haber değerini de dikkate alarak taraflara eşit söz hakkı vermek ve olayın bütünlüğünü sözünü ettiğimiz diyalektik yaklaşım içerisinde ele almak olmalıdır. Elbette herkes kendi kişisel görüşünü istediği biçimde ortaya koyabilir ve konuya ilişkin kendi yaklaşımını da sonuna kadar savunabilir. Ama kişiler ve kurumlar üzerine değerlendirme yapılırken çarpıtmaya başvurmak en son yapılması gereken olmalıdır. TTB, kendi ziyaretinin amacını net bir biçimde ortaya koymasına rağmen, bu ziyareti ısrarla farklı bir amaçla yapılmış gibi göstermek ve bu açıdan da “başarısız” olduğunu ilan etmek yayıncılık sorumluluğuyla bağdaşmaz: TTB Afyon’da varolan durumu çok boyutlu biçimde soruşturmak amacıyla şehre gitmiş, ziyaret öncesinde yayınladığı bildiride de belediyeye seslenerek gerekçeleri haklı bulunuyorsa bunu kamuoyuyla paylaşacağını açıkça belirtmiştir. Ziyaretinin amacının taraflardan birisine açık destek vermek olduğunu hiçbir zaman iddia etmemiştir. Burada özellikle internet yayıncılığı söz konusu olduğunda sıkça yapılan “hata”yla karşılaşıyoruz: Sanal ortamda hızla akan verileri harmanlayarak üretilen bilgi yığınlarıyla gerçeklikle ne kadar örtüştüğü tartışma konusu olabilecek yorumlara ulaşmak, bir süre sonra bunların gerçeklikmiş gibi algılandığını gözlemlemek ve gerçekliği tekrar tekrar üretmek. İşte internet üzerinden kamuoyu yaratmanın verdiği dayanılmaz hafiflik buradan kaynaklanmakta. TTB son süreçte Afyon’a sanal olmayan bir ziyaret gerçekleştirirken bu döngüyü kendi adına kırmayı denemişti. Şimdi bir takım yayıncılar, TTB’nin tarafsızlığından kaynaklanan memnuniyetsizliği de kullanarak bu eylemi aynı sanal döngünün içinde kaybolmaya zorlamaktalar. Muhtemelen bazı kesimlerin kafalarını bulandırmayı da başaracaklardır ama diğer yandan tiyatro ortamında gerçek bir örgütlülüğün peşinde koşan unsurlara da “sanal” değil “gerçek” bir muhalefete ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu hatırlattıkları için dolaylı da olsa olumlu bir işlevleri olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder